20 Aralık 2018
Başak Gürsoy, Kelebeğin Dünyası’nda
Kelebeğin Dünyası Projesi kapsamında Yeşim’e konuk olan Türkiye’nin ilk mankenlik, fotomodellik ve koreografi ajansı kurucusu Başak Gürsoy, Türk firmalarının ve Türk tasarımcılarının yurt dışında önemli başarılar elde ettiğini ifade ederek, gençlere “Vizyonunuzu açık tutun ve sevdiğiniz işi yapın” önerisinde bulundu.
Türkiye’de tek çatı altında en fazla kadın çalışan istihdam eden firmalardan biri olan Yeşim’in Kadın ve Çocuk Kulübü ve Uludağ Soroptimist Kulübü iş birliğiyle hayata geçirilen “Kelebeğin Dünyası” projesi söyleşileri devam ediyor. Kadınların eğitim, sağlık ve kişisel gelişim konularında farkındalığını arttırmak ve toplumdaki güçlü kadın profilleri ve rol modelleri Yeşimlilerle buluşturmak amacıyla organize edilen etkinlik; Türkiye’nin ilk mankenlik, fotomodellik ve koreografi ajansı kurucusu Başak Gürsoy’un katılımı ile gerçekleştirildi.
Yeşim Moda Kulübü’nün organize ettiği ve Yeşim’de yer alan Mavi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen Başak Gürsoy söyleşisine, Faruk Saraç Tasarım Meslek Yüksekokulu öğrencileri de katıldı. Organizatör, defile - sanat yönetmeni ve BG Ajans Sahibi Başak Gürsoy, bir defile organizasyonunda olması gerekenler, model olmanın artıları - eksileri, modaya bakış açısı ve Türkiye’de moda endüstrisinin geleceği gibi konularla ilgili bilgi ve deneyimlerini paylaştı. Bir dönem mankenlik de yapan Gürsoy, mesleğe başladığı ilk yıllarda Türkiye’de kendisinden önce görev yapan manken jenerasyonun bilinilirliği sayesinde mesleğe başlamada zorlanmadığını ancak yurt dışında da bir dönem mankenlik yaptıktan sonra Türkiye’nin ilk mankenlik, fotomodellik ve koreografi ajansını kurarken önemli zorluklar yaşadığını belirtti. Türkiye’de bu alanda ilk olmanın avantajlarını daha sonraki yıllarda yaşadığını ifade eden Gürsoy, ilk yıllarda iş modelini oturtma, iş süreçlerinde profesyonel kadrolarla çalışma ve bürokratik işlemler anlamında bazı engellerle karşılaştığına değindi.
“Günümüzde ajans kavramı değişti”
Gürsoy, günümüzde ajans kavramından çok mankenlik eğitimi veren kurumların varlığını sürdürdüğünü kaydederek, defileler için de çoğu zaman yurt dışından mankenlerin tercih edildiğini ve yurt dışındaki mankenlerin Türk mankenlere kıyasla iş yapış modeli anlamında daha disiplinli olduğunu kaydetti. Bir dönem Türkiye’de hazır giyim firmalarının yüksek kazançlar elde ettiğine ve buna bağlı olarak da 1970’li ve 80’li yıllarda çok sayıda defile gerçekleştirdiklerine değinerek, sonrasında Türkiye piyasasına giren yabancı hazır giyim markalarının etkisiyle karlılıklarının düştüğünü ve defile organizasyonlarının bittiğine işaret etti. Gürsoy, Türkiye’de hazır giyim sektörünün geleceği ile ilgili de şunları söyledi: “Türkiye’nin mevcut potansiyeline bakılırsa çok daha ileriye gitmesi gerekir. Ancak bu süreçte gerek Türk firmaları gerekse Türk tasarımcılar yurt dışında önemli başarılar elde ediyorlar. Gençlere önerim, vizyonlarını açık tutmaları ve hayata dört elle sarılmaları. Eğer içlerine sinmiyorsa eğitimlerine devam etmesinler ve başka alana yönelsinler. Çünkü insanlar sevdikleri işlerde başarılı olurlar. Sevdiğiniz işi daha sıkı tutuyorsunuz ve başarıyla ilerliyorsunuz.”
“Birikimlerimi gençlere aktarmayı seviyorum”
İşinin en sevdiği yanının sahne ile uğraşmak ve bir şeyler tasarlamak olduğunu belirten Gürsoy, geldiği noktada kendi birikimlerini gençlere aktarmayı çok sevdiğini ve bugüne dek çeşitli dernek ve komitelerde görev alarak sosyal sorumluluk alanında çok sayıda çalışma gerçekleştirdiğini ifade etti. Gürsoy, merhum babası tarafından kurulan ve okuma imkânı olmayan üstün zekalı çocukları okutmayı amaçlayan Dr. Ali Mümtaz Gürsoy Okutma Vakfı’na da değinerek, “Babam vefat ettiğinde vakfımız çocuk okutmaya henüz başlamamıştı. Ben elimden geleni yaparak bu alanda fayda sağlamaya çalışıyorum. Çok büyük bir vakıf değiliz ve sadece 15 çocuk okutuyoruz. Önemli olan onların aydınlık geleceğine katkı sağlamak. Önce insan kavramı benim için de çok önemli ancak “Önce insan” diyorsak el ele verip, doğayı korumalı ve yaşadığımız dünyanın yok olmasına engel olmalıyız. Yoksa insanlık diye bir şey kalmayacak. Çevreyi, doğayı, havayı kirletiyor, tarımı yok ediyoruz. Adeta sağlıklı yaşamamak için insan oğlu elinden gelini yapıyor. Önce gerçek insanlar ortaya çıkmalı ve el ele vererek bunun için mücadele etmeli.”